Ana içeriğe atla

Mevlana'dan


BİR

Yukarı baktım, tüm yıldızlı göklerde Biri gördüm,
Aşağı baktım, tüm dalgaların köpüklerinde Biri gördüm.
Yüreğe baktım, bir deniz, bir evrenler enginliği vardı,
Binlerce düş gördüm, tüm düşlerde Biri gördüm.
Bire kaynaşır korkundan hava, ateş, toprak ve su,
Göze alamaz hiç biri karşı çıkmayı sana.
Yaşayan hiçbir yürek yoktur ki yer ve gök arasında,
Duraksamadan atmasın sana ibadette.
Senin ışınlarından bir demet olsa da güneş,
Birdir sonsuza dek senin ışığın ve benimki.
Ayağına toz gibi olsa da yükseklerde dönen gök,
Birdir benim varlığım ve seninki sonsuza dek.
Gök toza dönerken, ve toz göğe dönerken,
Gene de Birsin, ve Bir kalır benimki ile varlığın.
Nasıl dinginleşir göğün içinden geçen yaşam sözleri Yüreğin ufacık kutusunda?
Nasıl gizlenir güneş ışınları daha güzel ışıldayabilmek için,
Mücevher taşının pürüzlü yüzüne.
Nasıl tüm görkemiyle çiçeklenebilir gül korusu,
Yerin çamurundan beslenip su birikintisinden içerek?
Nasıl dönüşür tuzlu deniz suyunu yudumlarken sessiz istiridye,
Bir inci ışıltısı olup gün ışığının sevincine?
Ah, yürek! Sellere gömülsen, korlarda yansan da,
Tek bir öğedir seller ve korlar; yeter ki arı ol sen.
MEVLANA
Fih-i Mafih

Bu blogdaki popüler yayınlar

TANRI KAVRAMININ TARİHSELLİĞİ ÜZERİNE

Genel düşünce tarihinde ele alındığı şekliyle Tanrı kavramı (genellikle) primitive dönem ve modern dönem ayrımıyla ele alınır, bu ayrıma delil olması anlamıyla insanın var olduğu ilk yılların yaşamsal koşulları delil olarak sunulur Antropolojik veriler gibi. İşte ele almak istediğim nokta burası Comte un üç hal yasası uyarınca insan düşüncesi bir gelişim evresi çiziyordu bu gelişim linear bir gelişme şeklindeydi ve insan’ın Tanrı düşüncesi biraz ilkel haliyle animizm den başlayarak politeist inanıştan monoteizme doğru bir yön çiziyordu. Buna göre dinler Feuerbach’ın deyimiyle söylersek insanın çocukluk döneminin ürünleri olarak ortaya çıkmış oluyordu. Bunun yanında dinler ve özellikle İslam ve Sanatana Dharma kendilerini ezeli olarak aktarıyorlar bu dinlerden İslam’ın Din olarak anlamının sadece Hz. Muhammed (A.S.)’e gelen vahiyle sınırlı olmayıp İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’den itibaren insanlığın gelişim çizgisine paralel olarak bir yönü ve toplulukların sosyo politik ve psiko

L. A. FEUERBACH VE K. MARX’TA FELSEFE DİN SORUNSALI

GİRİŞ Felsefi bir problem veya daha doğru bir deyişle, felsefi bir olgu (toplumsal) ya da dinsel bir problem olarak Felsefe kavramaları tarihsel süreçte hep karşıt kulvarlarda yer almışlardır. Ancak bu onların karşıt ve farklı şeyleri ortaya koymalarından çok farklı algılanmalarının sonucudur. Nitekim felsefe tarihi dinin ve Felsefenin aynı hakikatin iki farklı yolu [1] veya birbirini nakzeden iki farklı yolu [2] olduğunu söyleyen düşüncelerle doludur. Felsefenin dinsel anlatımla paralellik veya farklı kulvar tutması İslam felsefesi tarihi açısından ele alındığında büyük bir sorun teşkil etmemiştir. Çünkü ortaya konulan felsefi düşünceler bazı istisnalar dışında (İbn Ravendi, İbn Mukaffa, er-Razi) dinsel çerçeve içinde veya ona yakın konumda olmuştur yine ortaçağ batı felsefesi “ki bunu 8.yüzyıla kadar onu din adamları ortaya koydukları için Patristik Felsefe [3] denir.” açısından da bu pek bir sorun teşkil etmemiştir. Felsefe tarihçilerinin Patristik Felsefe adını verdikl

Anılarda Kalan Resimlerim

Evde Kızım Ayşe Gül'le Beraber Gaziantep Hayvanat Bahçesinde Van Gölü Tuzlası Muradiye Şelalesi Gaziantep Doğan Parkı Payas Sahilinde Denizli Öğretmenevi Bahçesi Askerlik Hatırası İzmir kordon Pamukkale de